27 Mart 2012 Salı

Ayder Yaylası, Rizenin Çamlıhemşin ilçemizin 19 km.güney doğusunda ve 1350 m. yükseklikte çam ormanlarıyla kaplı özellikle yayla niteliğinde Yeşilliklerle dolu bir yerdir. Ayder Yaylası Her Yılın düzenlenen ve bir gelenek haline gelen bir şenlik. Ayder Yaylası yaz Mevisiminde doğanın her tülü tonun olduğu ve kış mevsiminde ise karın ayrı bir güzellik kattığı ayder yaylamızda kış etkinliklerini artırmak adına yapılan şenlik. Karraft ile kaymanın vermiş olduğu inanılmaz keyfi yaşamanız, hayatınızda ilk kez göreceğiniz kanostvi yarışlarının müthiş heyecanını, şamyel ve naylon ile kaymanın zevkini ve güzelliğini, kar üzerinde yapılacak kamp, iglo ve horonun kıvraklığını yaşamak isteyenleri Kış aylarında yapılan Ayder Kış kar şenliğine Bekliyoruz.Ayder Yaylası Fırtına vadisi boyunca eşi bulunmayan doğal güzellikleri izleyerek varacağınız Çamlıhemşin ilçemiz sınırlarında yer alan Ayder Yaylası, gürgen dibiyle, yelişlikleriyle, Aşağı ve Yukarı Ambarlık(Gelin Tülü) şelalesi, dereleri, yayla evleri, tulum sesi, çiçekli düzleri, türlü çiçeklerinden elde edilen balı ve insana şifalı kaplıcasıyla sırtını Kaçkarlar’a dayamış, çam örtülü yamaçlarla kaplı olan cennet görünümünde harika doğal güzelliklerle kaplı bir Yayladır. 1987 Yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile “Turizm Merkezi” ilan edilen Ayder Yaylasımızda İl Özel İdaresi ve özel kuruluşlar tarafından otel, kaplıca tesisleri bulunmaktadır.' i 1300 lü yıllarda Hemşinliler kurmuştur. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yeralan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir yayladır.Dünyanın güzel suları buradaki derelerden akar.

Ayder hiç bir zaman yayla olmamıştır burada yaşıyan Hemşinliler yaylalarına (Kavrun, Paakçur, Ceymakçur) giderken Ayder'ri dinlenme amaçlı kullanırdı. Daha sonra Ayder'in Turizm'i gelişmiş ve Coğrafik olarak Yayla kabul edilmiştir fakat hiç bir zaman yayla Olarak kullanılmamıştır". Yayla sözü bir terimdir ve orada yaşayan yerel Hemşinliler bu deyimi hiç sevmez ve kabul etmezler. Rize Vilayet Salnamesi'nde Çamlıhemşin nahiyesinde Hala deresi civarında Ayder kaplıcası ve maden suyunun bahsi geçmektedir. araştırmacı metehan mollamehmetoğlu ayderin 1900 lü yıllarda bölge insanı'nın bir dinlence yeri olduğunu söyledi kaplıcanın geçmişi 1700 lü yılları bulunmaktadır

Osmanlı döneminden beri şifalı suyu ile ilgi odağı olan Ayder 1987 yılında turizm merkezi ilan edilmiş, romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarına şifa verdiği iddia edilen, 260 metre derinlikten gelen 50 derece sıcaklığındaki kaplıcalarından faydalanılabilmesi için modern turistik tesieler inşa edilmiştir. 260 metre derinlikten çıkan, 50 derecelik kaplıca sularının başta romatizma, kireçlenme olmak üzere pek çok hastalığa iyi geldiğini belirtiyor. Kaplıca sularından fayda görmek için havuza girmek, özel banyo almak ya da içmek mümkün. KaradenizTeknik Üniversitesi'nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Güler yaptığı açıklamada, kaplıca sularının romatizmal eklem hastalıkları,sinir, sindirim, dolaşım sistemi hastalıklarıyla idrar yolları ve üreme organı hastalıklarına iyi geldiğini belirtiyor. Kaplıca suları ayrıca, egzama ve sedef, ergenlik sivilceleri gibi cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Tabii ki, kaplıcaya girmeyi sakıncalı kılacak durumlar da var. Örneğin kanamalı rahatsızlıklar, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları başta geliyor. Bu nedenle kaplıcaya girmeden önce mutlaka uzman bir doktora danışmak şart. Zaten Ayder Kaplıcaları'nda görev yapan bir uzman doktor da bulabilirsiniz. Uzmanlar ayrıca kaplıcada günde ikiden fazla banyo alınmaması gerektiğini hatırlatıyor ve 4 banyodan sonra kendisini halsizlikle belli eden ve Kaplıca Krizi olarak tanımlanan bir rahatsızlığın bazı kişilerde görülmesinin normal olduğunu belirtiyorlar.
http://www.ayderyaylasi.net/ adresinden alınmıştır.

balıklıgöl

Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.
İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol"' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursî 23 Mart 1960'da Şanlıurfa’da vefat ettikten sonra buradaki Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedilmişdir. Ancak 12 Temmuz 1960'da 27 Mayıs Darbesi hükümetinin emriyle mezarı yıktırılmış ve açıklanmayan bir yere (muhtemelen Isparta Şehir Mezarlığı) nakledilmiştir.[1]

Kapadokya

Kapadokya, (Kappadokia) Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.
İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.
Kapadokya bölgesi, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.

Kapadokya'daki taş formasyonlarının Türkçe'de niçin "Peri bacaları" diye adlandırılmış olduklarını gösteren bir manzara.

Kapadokya'dan bir görünüm
(Uçhisar kalesi, Türkiye)
MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer. Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına geliyor. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. M.S. 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur.

Tatlarini-Nevşehir
MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kapadokya adresinden alınmıştır.

köyceğiz

Köyceğiz'in tarihi M.Ö. 3400 yıllarına kadar uzanır. Bu yörede varlık gösteren ilk uygarlık Karyalılardır. Sonra sırasıyla İskitler, Asurlular, İyonyalılar, Dorlar, Akalar, Persler, Hellenler, Seleykoslar, Romalılar, Selçuklular, Menteşeoğulları ve Osmanlılar yöreye hakim olmuştur.
Köyceğiz'in tarihi ile ilgili ilk bilgileri tarihçi Herodot, Coğrafyacı Strabon ve İngiliz Arkeolog Hoskin vermektedir.
M.Ö. 2000 yıllarında Yunanlılar ve Akaların deniz yolu ile Ege kıyılarına çıkmaları ile sahilde yeni koloniler kurulmuş, iç kısımlarda ise Karyalıların kolonileri ile gelişim sağlanmıştır. Böylece ilçe M.Ö. 1000 yıllarında oldukça iyi bir konuma gelmiştir. Köyceğiz Gölü'nün Akdeniz'le birleştiği yerde Kaunos şehri Karya'nın önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Akrapol, ünlü mabetler ile Harab ve Susan Kaleleri önemli tarihi eserlerdir.
Osmanlılar Döneminde ilçe Hurşit Paşa'nın Muğla Mutasarrıflığına getirildiği dönemde bugün bulunduğu yer olan Yüksekkum'a taşınmıştır (1884). İstiklal Savaşı'nda düşman saldırısına uğramış, 1919 yılı sonunda Tahirağa, Mehmet Zeki Osman Ağa ve Tevfik Bey'lerin öncülüğünde Kuva-i Milliye Teşkilatı kurularak yurt savunmasına dahil edilmiştir.Buranın Kuvai Milliye komutanı Dr Hikmet Kıvılcımlıdır. Köyceğiz adının nereden geldiğine gelince: Efsanelere göre Köyceğiz, gölün alanı üzerinde bulunan bir ovada kurulmuş. Bilinmeyen bir zamanda ovayı sular basmış. Felaketin seyrine gelenler gölün doğu kısmında kalan birkaç evi ve insanı görünce: "Bütün şehir batmış, sadece kıyıda bir Köyceğiz kalmış." demişler. Bugün hala gölün altında bir batık şehir olduğuna inanılır. <script type="text/javascript"> </script> <script type="text/javascript" src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js"> </script>
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6yce%C4%9Fiz adresinden alınmıştır.

Fethite

Fethiye (Yunanca: Μάκρη, Muğla ili'nin 12 ilçesinden birisi ve ilçenin yönetim merkezi olan şehir.
Kentin eski adı Meğri'dir. Özellikle turizm açısından gelişmiştir. 2011 yılındaki merkez nüfusu 81.467'dir. Muğla'nın en büyük ilçesi ve Muğla merkezde dahil olmak üzere en büyük yüzölçümüne ve yerleşim alanına sahip ilçedir. Nüfus yoğunluğu açısından da Muğla merkez ve diğer ilçelerden büyüktür.[1]

Coğrafi Konum [değiştir]

Fethiye, Akdeniz Bölgesi'nin batı kesiminde, Muğla iline bağlı bir ilçedir. Yüzölçümü 3.059 km²'dir. Muğla ili de dahil en geniş yüzölçümüne sahiptir. Doğu ve Güneydoğu'da Antalya ili, güney, güneybatı ve batıda Akdeniz, kuzeybatıda Dalaman ilçesi, kuzeyde de Denizli ve Burdur illeriyle çevrilidir. Antik Telmessos kentini de içinde saklayan Fethiye ilçesi, Fethiye körfezi'nin doğusunda, Fethiye ovası'nın güneybatısında yer alır. İzmir-Muğla üzerinden gelerek; Antalya'ya ulaşan kıyı yolu 1 km. doğusundan geçer. Bu yolla, il merkezi Muğla'ya uzaklığı yaklaşık 130 km'dir.
Fethiye, pek çok önemli depremler geçirmiştir. 1856 yılında ve 25.04.1957 tarihinde, saat 04.25 'de 7.1 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş ve 67 kişi ölmüş, 3200 adet binada hasar meydana gelmiştir[2].Tekrar inşa edilen Fethiye'de şu an modern bir liman ve marina vardır.
www.wikipedia.org