4 Nisan 2012 Çarşamba

Cumalıkızık Köyü

Bursa’nın doğusunda, Uludağ yamaçlarında bilinen “kızık” köylerinden olan Cumalıkızık 1300 yıllarında Oğuz Boylarından “Kızık” Boyu tarafından kurulmuştur.
Kızık köylerinden yalnızca Cumalıkızık, Hamamlıkızık, Derekızık, Değirmenlikızık ve Fidyekızık bugüne kadar gelebilmiştir. Ancak Cumalıkızık dışındakiler özgün dokularını koruyamamışlardır. Cumalıkızık 1920-1922 yılları arasında Yunan İşgali sırasında yanmaktan kurtulmuştur. Osmanlı Dönemi kırsal mimarisinin önemli bir örneği olan yerleşim geleneksel yaşam biçimini korumaktadır.
Cumalıkızık, muhtarlıktaki 1685 tarihli Vakfiye Belgesi’ne göre, Orhangazi Vakfiyesine bağlı bir vakıf köyüdür.
Cumalıkızık’ın güney-doğusunda Uludağ eteklerindeki “Ihlamurcu” mevkiinde 1969 yılında tespit edilen Bizans devrine ait kilise kalıntısı köyün tarihinin daha da eski olduğuna işarettir. Bulunan kilise kalıntıları Bursa Arkeoloji Müzesi’ne nakledilmiştir.
Cumalıkızık’ta köyün geçmişine ışık tutan, köyde yaşayan halk tarafından bağışlanan XVIII.,XIX. ve XX. yüzyıla ait çeşitli eşyaların sergilendiği Etnografya Müzesi bulunmaktadır. 1992 yılında açılan müzede, Osmanlı Devleti'nin 2. padişahı Orhan Bey'in köye verdiği bir berat bulunmaktadır. Bahçesinde at arabaları, dibek taşı, yalak, üzüm çiğneme teknesi gibi nesneler, müzenin içinde ev eşyaları, mutfak eşyaları, aydınlatma ve ısınma araçları, av malzemeleri, Uludağ’da bir zamanlar sürüler halinde yaşayan geyiklerden kalma dev geyik boynuzu, semerler sergilenir.
www.wikipedia.com adresinden alınmıştır.

Meke Krater Gölü

Meke Krater Gölü, Konya'nın Karapınar ilçesinde, sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan göl. Karapınar-Ereğli yolunun 7 km'deki sapaktan 2 km içerdedir.
Göl ve birincil krater çukurunun uzunluğu 800 m, genişliği 500 m dir. 12 metre derinliğindedir.
4-5 milyon yıl önce (Pleistosen çağda) volkanik patlama sonucu oluşan bu krater (piroklastik koni), zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş ve daha sonra, günümüzden 9000 yıl önce ikinci bir volkanik patlama ile gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluşmuş, zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşmüştür.
Meke Gölü deniz seviyesinden 981 m yüksekliktekidir. Ana Meke'nin ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 m yükseklikte olan volkan konisindeki göl 25 m derinliktedir ve suyu tuzludur. Meke Maarı 2005 tarihinde Ramsar Sözleşmesi'nin listesine dahil ettirmiştir.
Adayı oluşturan volkanik kütlenin yapısı, en şiddetli yağmurları bile hemen emecek yeteneğe sahiptir. Meke'nin biçiminin binyıllardır bozulmamasının nedeni budur.
Ama son yıllarda Konya havzası'ndaki yeraltı sularının bilinçsiz tüketimi yüzünden yaz aylarında tamamen kurumaktadır.
Ayrıca Özel Kuş Alanıdır. Göçmen kuşların Türkiye üzerinde mola verdiği nadir doğa harikalarımızdan biridir. Ne yazık ki, kurumaya yüz tutmuştur.
Yıl 2010 ve artık Meke Krater Gölü dünyadan elini eteğini çekmiş durumdadır. Bir damlacık suya hasret kalan göl, şimdi artık insanlığın bir damla suya hasret kalmasını bekler gibi, yine aynı bölgede volkanik konisi ile beklemektedir.
www.wikipedia.cam adresinden alınmıştır.

Ağva,Şile

Ağva, Hititler, Frigler, Romalılar ve Osmanlılar gibi birçok uygarlığın geçiş yeri olmuş bir belde. M.Ö. 7. yüzyıla uzanan tarihin kalıntılarına, Ağva'ya bağlı civar köylerde rastlamak mümkün. Kalem Köy'de Romalılara ait kilise kalıntıları ve mezar taşları, Hacıllı Köyü'nde, 3. yüzyıl sonu - 4.yüzyıl başlarında bulunan Gürlek Mağarası, Hisar Tepe'de bulunan kale kalıntısı, Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni önemli buluntular. Ağva'ya 14. yüzyılın ikinci yarısında Konya, Karaman ve Balıkesir'den gelen Türkmen boyları yerleşmiş. Bugünkü Ağvalılar da aynı Türkmen boylarının çocukları.
Ağva, Latince "iki dere arasına kurulmuş köy" ve "su" anlamına geliyor. İstanbul'un kuzeyinde, Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası. Göksu ve Yeşilçay dereleri Ağva'dan geçip Karadeniz'e dökülüyor. Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekânı. Göksu kıyısında ise oteller var. Derelerde kano veya deniz bisikleti ile gezinti yapılabiliyor. Motorlu teknelerle birkaç saatlik gezintiler organize edilebiliyor. 12 km. uzaktaki Hacıllı köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli.
Ağva'nın nüfusu 3000 civarında. Ama yazın, özellikle hafta sonları bu rakam 10.000'e çıkıyor.
www.wikipedi.com adresinden alınmıştır.

Kazdağı Milli Parkı

Yeri:Balıkesir ili, Edremit İlçesi sınırlarında, Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunanmaktadır.
Ulaşım: Milli Park alanına, Balıkesir'den 230 nolu, Çanakkale'den 24 nolu karayolu ile ulaşılmaktadır. Saha, Çanakkale'ye 123 km.,Balıkesir'e 92 km. mesafededir.
Yörenin Tarihçesi: Kazdağı tarih öncesi yıllarda da çeşitli medeniyetleri barındırmış muhtelif tarihlerde kentler, kasabalar kurulmuş ve yıkılmıştır. Bilinen tarihi MÖ 2000 yıllarında başlar. Bu tarihlerde Thebe şehri, Lyrnessos şehri, Khrysa şehri, Killa Şehri, Anderia şehri, Antandros şehri, Adramytteion şehri, Astrya şehri, Gargara şehri gibi şehirler kurulmuş bunlardan bir çoğuda Truva savaşları sırasında yok edilmişlerdir.
Homeros İlyada’sında İda Dağı ( Kazdağı ) için ‘Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası’ diye bahsetmektedir. Kazdağı’nın heryerinden kaynaklar çıkmaktadır. 1500 mt rakımda dahi yaz kış suyu olan kaynaklar mevcuttur. Edremit, Akçay ve Altınoluk’un buz gibi soğuk ve bol içme ve kullanma suyu Kazdağı’nın eriyen kar sularıdır. Kazdağları’ ndan gelen orman havası ile denizin iyotlu ve oksijen miktarı yüksek havası birleşince Altınoluk Şahinderesi boğazı civarı oksijen çadırı şeklinde ifade edilmektedir. Dünyanın oksijen bolluğu yönünden ilk üç yerinden biri olduğu tespit edilmiştir.
İda Dağı (Kazdağı), dünyada mitoloji ve efsaneler Dağı olarak bilmektedir. Kazdağlarındaki üç efsaneden biri Yunan efsanesi (İlyada) diğerleri Sarıkız ve Hasan ile Emine’ nin aşk öyküler olan iki Türk efsanesidir.Yunan Mitolojisinde Paris'in Altın Elmayı Afrodit'e vermesi sonucu, dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yerdir. Bilindiği gibi, bu güzellik yarışması getirdiği sonuçları itibarıyla, tarihte meşhur Troia savaşlarının çıkmasına neden olmuştur.

www.wikipedia.com adersinden alınmıştır.







sardunya adası

Tarih [değiştir]
Sardinya Adası'a ilk insanlar yaklaşık M.Ö. 250'de Toskana ve Balear Adaları'ndan gelerek yerleştiler. M.Ö. 8. yüzyılda Fenikeliler adada Tharros, Bithia, Sulcis, Nora and Karalis (Bugün Cagliari) yerleşimlerini kurdular. M.Ö. 550'de ada Kartacalılar'ın eline geçti ve onların tahıl ambarı oldu. Kartaca'nın egemenliği 1. Pön Savaşı'nda (M.Ö. 264-M.Ö. 241) sarsıldı ve Roma Cumhuriyeti M.Ö. 238'de adayı ele geçirdi. 2. Pön Savaşı'nda Kartaca, M.Ö. 216-M.Ö. 215 arasında adadaki isyanın da yardımıyla adayı elegeçirdiyse de Roma, adayı geri aldı. Bu dönemde ada, Romalılaştı ve M.Ö. 30'da Mısır'ın fethine kadar Sicilya'yla birlikte Roma'nın tahıl ambarı oldu.
Roma İmparatoru Diocletianus (284-305) döneminde İtalya Prefektura'sına bağlanan ada, 395'te Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesiyle Batı Roma İmparatorluğu'na bağlansa da 456'da Vandallar adayı ele geçirdiler. 534'te Doğu Roma İmparatorluğu tarafından elegeçirildi. 551'de Ostrogotlar adayı ele geçirse de Doğu Roma 552'de adayı geri aldı ve Afrika Prefektura'sına bağladı. 590'da Afrika Eksarklığına bağlandı. Bu döenmde ada, eksarklığa bağlı ve Karalis'te oturan bir yerel vali tarafından yönetilmekteydi. 698'de eksarklığın merkezi Kartaca'nın Emeviler'in eline geçmesi, adayı Arap tehdidiyle başbaşa bıraktı.705'ten başlayan Arap akınları sonucunda adadaki Doğu Roma egemenliği zayıfladı. Nihayet ada 821'de Ağlebiler'in eline geçti. Ağlebiler adanın yönetimini "Giudicati" denen 5 yargı bölgesine ayırdılar: Agugliastra, Logudoro, Cagliari, Arborea and Gallura. Bunlardan ilki Cagliari tarafından yutuldu. Bu arada adanın yönetimi 909'da Fatımiler'in eline geçti.

www.wikipedia.com adresinden alınmıştır.


27 Mart 2012 Salı

Ayder Yaylası, Rizenin Çamlıhemşin ilçemizin 19 km.güney doğusunda ve 1350 m. yükseklikte çam ormanlarıyla kaplı özellikle yayla niteliğinde Yeşilliklerle dolu bir yerdir. Ayder Yaylası Her Yılın düzenlenen ve bir gelenek haline gelen bir şenlik. Ayder Yaylası yaz Mevisiminde doğanın her tülü tonun olduğu ve kış mevsiminde ise karın ayrı bir güzellik kattığı ayder yaylamızda kış etkinliklerini artırmak adına yapılan şenlik. Karraft ile kaymanın vermiş olduğu inanılmaz keyfi yaşamanız, hayatınızda ilk kez göreceğiniz kanostvi yarışlarının müthiş heyecanını, şamyel ve naylon ile kaymanın zevkini ve güzelliğini, kar üzerinde yapılacak kamp, iglo ve horonun kıvraklığını yaşamak isteyenleri Kış aylarında yapılan Ayder Kış kar şenliğine Bekliyoruz.Ayder Yaylası Fırtına vadisi boyunca eşi bulunmayan doğal güzellikleri izleyerek varacağınız Çamlıhemşin ilçemiz sınırlarında yer alan Ayder Yaylası, gürgen dibiyle, yelişlikleriyle, Aşağı ve Yukarı Ambarlık(Gelin Tülü) şelalesi, dereleri, yayla evleri, tulum sesi, çiçekli düzleri, türlü çiçeklerinden elde edilen balı ve insana şifalı kaplıcasıyla sırtını Kaçkarlar’a dayamış, çam örtülü yamaçlarla kaplı olan cennet görünümünde harika doğal güzelliklerle kaplı bir Yayladır. 1987 Yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile “Turizm Merkezi” ilan edilen Ayder Yaylasımızda İl Özel İdaresi ve özel kuruluşlar tarafından otel, kaplıca tesisleri bulunmaktadır.' i 1300 lü yıllarda Hemşinliler kurmuştur. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yeralan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir yayladır.Dünyanın güzel suları buradaki derelerden akar.

Ayder hiç bir zaman yayla olmamıştır burada yaşıyan Hemşinliler yaylalarına (Kavrun, Paakçur, Ceymakçur) giderken Ayder'ri dinlenme amaçlı kullanırdı. Daha sonra Ayder'in Turizm'i gelişmiş ve Coğrafik olarak Yayla kabul edilmiştir fakat hiç bir zaman yayla Olarak kullanılmamıştır". Yayla sözü bir terimdir ve orada yaşayan yerel Hemşinliler bu deyimi hiç sevmez ve kabul etmezler. Rize Vilayet Salnamesi'nde Çamlıhemşin nahiyesinde Hala deresi civarında Ayder kaplıcası ve maden suyunun bahsi geçmektedir. araştırmacı metehan mollamehmetoğlu ayderin 1900 lü yıllarda bölge insanı'nın bir dinlence yeri olduğunu söyledi kaplıcanın geçmişi 1700 lü yılları bulunmaktadır

Osmanlı döneminden beri şifalı suyu ile ilgi odağı olan Ayder 1987 yılında turizm merkezi ilan edilmiş, romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarına şifa verdiği iddia edilen, 260 metre derinlikten gelen 50 derece sıcaklığındaki kaplıcalarından faydalanılabilmesi için modern turistik tesieler inşa edilmiştir. 260 metre derinlikten çıkan, 50 derecelik kaplıca sularının başta romatizma, kireçlenme olmak üzere pek çok hastalığa iyi geldiğini belirtiyor. Kaplıca sularından fayda görmek için havuza girmek, özel banyo almak ya da içmek mümkün. KaradenizTeknik Üniversitesi'nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Güler yaptığı açıklamada, kaplıca sularının romatizmal eklem hastalıkları,sinir, sindirim, dolaşım sistemi hastalıklarıyla idrar yolları ve üreme organı hastalıklarına iyi geldiğini belirtiyor. Kaplıca suları ayrıca, egzama ve sedef, ergenlik sivilceleri gibi cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Tabii ki, kaplıcaya girmeyi sakıncalı kılacak durumlar da var. Örneğin kanamalı rahatsızlıklar, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları başta geliyor. Bu nedenle kaplıcaya girmeden önce mutlaka uzman bir doktora danışmak şart. Zaten Ayder Kaplıcaları'nda görev yapan bir uzman doktor da bulabilirsiniz. Uzmanlar ayrıca kaplıcada günde ikiden fazla banyo alınmaması gerektiğini hatırlatıyor ve 4 banyodan sonra kendisini halsizlikle belli eden ve Kaplıca Krizi olarak tanımlanan bir rahatsızlığın bazı kişilerde görülmesinin normal olduğunu belirtiyorlar.
http://www.ayderyaylasi.net/ adresinden alınmıştır.

balıklıgöl

Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.
İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol"' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursî 23 Mart 1960'da Şanlıurfa’da vefat ettikten sonra buradaki Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedilmişdir. Ancak 12 Temmuz 1960'da 27 Mayıs Darbesi hükümetinin emriyle mezarı yıktırılmış ve açıklanmayan bir yere (muhtemelen Isparta Şehir Mezarlığı) nakledilmiştir.[1]

Kapadokya

Kapadokya, (Kappadokia) Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.
İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.
Kapadokya bölgesi, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.

Kapadokya'daki taş formasyonlarının Türkçe'de niçin "Peri bacaları" diye adlandırılmış olduklarını gösteren bir manzara.

Kapadokya'dan bir görünüm
(Uçhisar kalesi, Türkiye)
MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer. Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına geliyor. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. M.S. 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur.

Tatlarini-Nevşehir
MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kapadokya adresinden alınmıştır.

köyceğiz

Köyceğiz'in tarihi M.Ö. 3400 yıllarına kadar uzanır. Bu yörede varlık gösteren ilk uygarlık Karyalılardır. Sonra sırasıyla İskitler, Asurlular, İyonyalılar, Dorlar, Akalar, Persler, Hellenler, Seleykoslar, Romalılar, Selçuklular, Menteşeoğulları ve Osmanlılar yöreye hakim olmuştur.
Köyceğiz'in tarihi ile ilgili ilk bilgileri tarihçi Herodot, Coğrafyacı Strabon ve İngiliz Arkeolog Hoskin vermektedir.
M.Ö. 2000 yıllarında Yunanlılar ve Akaların deniz yolu ile Ege kıyılarına çıkmaları ile sahilde yeni koloniler kurulmuş, iç kısımlarda ise Karyalıların kolonileri ile gelişim sağlanmıştır. Böylece ilçe M.Ö. 1000 yıllarında oldukça iyi bir konuma gelmiştir. Köyceğiz Gölü'nün Akdeniz'le birleştiği yerde Kaunos şehri Karya'nın önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Akrapol, ünlü mabetler ile Harab ve Susan Kaleleri önemli tarihi eserlerdir.
Osmanlılar Döneminde ilçe Hurşit Paşa'nın Muğla Mutasarrıflığına getirildiği dönemde bugün bulunduğu yer olan Yüksekkum'a taşınmıştır (1884). İstiklal Savaşı'nda düşman saldırısına uğramış, 1919 yılı sonunda Tahirağa, Mehmet Zeki Osman Ağa ve Tevfik Bey'lerin öncülüğünde Kuva-i Milliye Teşkilatı kurularak yurt savunmasına dahil edilmiştir.Buranın Kuvai Milliye komutanı Dr Hikmet Kıvılcımlıdır. Köyceğiz adının nereden geldiğine gelince: Efsanelere göre Köyceğiz, gölün alanı üzerinde bulunan bir ovada kurulmuş. Bilinmeyen bir zamanda ovayı sular basmış. Felaketin seyrine gelenler gölün doğu kısmında kalan birkaç evi ve insanı görünce: "Bütün şehir batmış, sadece kıyıda bir Köyceğiz kalmış." demişler. Bugün hala gölün altında bir batık şehir olduğuna inanılır. <script type="text/javascript"> </script> <script type="text/javascript" src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js"> </script>
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6yce%C4%9Fiz adresinden alınmıştır.

Fethite

Fethiye (Yunanca: Μάκρη, Muğla ili'nin 12 ilçesinden birisi ve ilçenin yönetim merkezi olan şehir.
Kentin eski adı Meğri'dir. Özellikle turizm açısından gelişmiştir. 2011 yılındaki merkez nüfusu 81.467'dir. Muğla'nın en büyük ilçesi ve Muğla merkezde dahil olmak üzere en büyük yüzölçümüne ve yerleşim alanına sahip ilçedir. Nüfus yoğunluğu açısından da Muğla merkez ve diğer ilçelerden büyüktür.[1]

Coğrafi Konum [değiştir]

Fethiye, Akdeniz Bölgesi'nin batı kesiminde, Muğla iline bağlı bir ilçedir. Yüzölçümü 3.059 km²'dir. Muğla ili de dahil en geniş yüzölçümüne sahiptir. Doğu ve Güneydoğu'da Antalya ili, güney, güneybatı ve batıda Akdeniz, kuzeybatıda Dalaman ilçesi, kuzeyde de Denizli ve Burdur illeriyle çevrilidir. Antik Telmessos kentini de içinde saklayan Fethiye ilçesi, Fethiye körfezi'nin doğusunda, Fethiye ovası'nın güneybatısında yer alır. İzmir-Muğla üzerinden gelerek; Antalya'ya ulaşan kıyı yolu 1 km. doğusundan geçer. Bu yolla, il merkezi Muğla'ya uzaklığı yaklaşık 130 km'dir.
Fethiye, pek çok önemli depremler geçirmiştir. 1856 yılında ve 25.04.1957 tarihinde, saat 04.25 'de 7.1 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş ve 67 kişi ölmüş, 3200 adet binada hasar meydana gelmiştir[2].Tekrar inşa edilen Fethiye'de şu an modern bir liman ve marina vardır.
www.wikipedia.org